Öztürk, adaletin yalnızca kanunlarla değil, güçlü bir ahlaki yapı ile mümkün olabileceğini vurguladı.
Konuşmasında adalet–ahlak ilişkisine dikkat çeken Öztürk, ahlaki değerlerden kopuk bir hukuk sisteminin sadece ceza üretir hâle geleceğini ifade etti. Ahlakın soyut ilkelerden ibaret olmadığını belirten Öztürk, bireysel ve toplumsal ahlakla bütünleşmeyen bir adalet sisteminin suçla etkin mücadele edemeyeceğini söyledi. Türk milletinin tarih boyunca adaletle anıldığını hatırlatan Öztürk, bunun temelinde sağlam ahlaki değerlere sahip bireylerin yer aldığını kaydetti.
Günümüzde ahlaki yozlaşmanın yaygınlaşmasında kitle iletişim araçlarının etkisine de değinen Öztürk, özellikle televizyonlarda yayınlanan gündüz kuşağı programları ile bazı dizi ve dijital içeriklerin ahlaksızlığı ve şiddeti normalleştirdiğini savundu. Aile yapısını zedeleyen, gençler ve çocuklar için olumsuz örnekler barındıran bu yayınların toplumsal yapıyı tehdit ettiğini belirten Öztürk, yalnızca idari para cezalarıyla yetinilmemesi gerektiğini, daha kararlı ve kapsamlı bir mücadele ortaya konulmasının şart olduğunu ifade etti.
Eğitim vurgusu da yapan Öztürk, ahlakın sadece aile içinde verilen bir değer olarak görülmemesi gerektiğini belirtti. Eğitim müfredatında yer alan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersindeki ahlak bölümünün ayrı bir ders hâline getirilmesini öneren Öztürk, ahlak eğitiminin Türkçe, Matematik ve Fen Bilgisi kadar ciddiyetle ele alınması gerektiğini dile getirdi. Aksi hâlde çocuklara verilen değerlerin, medya ve dijital içeriklerle kısa sürede etkisiz hâle geleceğini sözlerine ekledi.
Öztürk, konuşmasını “Ahlaki sistem çökerse toplum olarak ayakta kalmamız mümkün değildir” sözleriyle tamamladı.